Sunday, March 18, 2012

ZÜRİH - Okul gezisinden notlar 3

Çok sevdiğim bir öğretmenim bana mail atmış bugün. Ankara notları 2'yi okuduktan sonra aynen şöyle bir not düşmüş: 'Sende Yahya Kemal gibi Ankara'nın en çok İstanbul'a dönüşünü seveceksin sanırım'. Hocamın bu güzel yorumuna mı sevineyim, blogumu takip ettiğine mi yoksa Yahya Kemal ile adımın aynı cümlede geçmesine mi bilemiyorum. Sadece yüzümde bir gülümseme ile kalıveriyorum.
Evet, hocamın tespiti doğruydu ve ben Ankara'nın en çok İstanbul'a dönüşünü sevmiştim. Tıpkı şuan aynı seyahate başlarken yazdığım noktada, Varan otobüsünün en ön koltuğunda oturmuş 4 gözle İstanbuluma, evime, aileme, kedime kavuşmayı beklerken hissettiğim gibi. Haksızlık etmemek lazım tabi çok güzel arkadaşlar edindim diğer okulların danışman öğretmenleri ile harika vakitler geçirdik. En son bugün kızkıza kahve içmeye çıkıp alışveriş bile yaptık beraber. Kıyafetler denedik çıkardık, ayakkabılar aldık. En son birbirimize sarılmış iyiki tanıştığımızı ve 2 hafta sonra Robertte onları çok iyi ağırlayacağımı söylerken birbirimize, bir öğrencim içeri girdi. 'Hocam hepimiz hazırız, aşağıda sizi bekliyoruz' dedi. Aşağı indiğimde gerçekten tüm öğrenciler bavullarını otobüse yükletmiş beni bekliyorlardı. Tabiki hemen elebaşları beni köşeye sıkıştırdı. 'Hocam ne oldu sabah bizi azarlıyordunuz 5 dakika geç kaldık diye, bakın bizi azarlamasaydınız böyle sarkastik espirilerimize maruz kalmayacaktınız'. Kızabilecek durumdamıyım sanki? :) Otobüse bindiğimiz anda dedikodu yapmaya başlıyorlar aralarında, allah bu öğrenci milletinin ağzına düşürmesin kimseyi diyorum ama çaktırmadan eğleniyorum onları dinlerken. Bakıyorum bir grup geometri çalışmaya başlamış, bir grup sabah dinlediğimiz Filistin Büyükelçisinin konuşmasını irdeliyor. Müthişler! 
Bana mail atan canım öğretmenimi düşünüyorum, Evet Ankara'yı sevmedim ama müthiş vakit geçirdim. 
Gece uykusuzluklarımı saymazsak tabi:) 
Dün son gecemizdi. Şehir merkezinde bir yerlerde büyük bir parti veriliyor, çocuklar 18, 19 yaşında. Şirin şirin geliyorlar yanıma.. 12.30 diyorum. Daha da izin yok! Diğer hocaya gidiyorlar, tabi yabancılar daha rahat kandırılacak, hele bir de hoca erkekse tamam. 01.15 de gelme iznini kapıyorlar. 'Ne yaptın sen?' diyorum arkadaşıma. Ne yapsınmış dayanamamışmış.. Tabiki oda kontrolü onda bu durumda. Çocuklarımız yine suistimal etmiyor ve 1 de geliyorlar. Sabah 7de kapıları tıklatıyorum ki takım elbiseler çekilmiş, bavullar check out için hazır. 
Bu arada konferasımı güzel kılan bir başka bir mevzu daha var tabi. Eski okulumdaki öğrencilerim. Onları gördükçe burnumun direği sızlıyor.. Çok özlüyorum sohbetlerini.. Sarılıyoruz birbirimize, ayak üstü dedikodular yapıyoruz:) Dünya tatlısı bir kız öğrencim gece odama geliyor, pijamalarımızla yatağın üzerine tüneyip dertleşiyoruz. Şiir kitabı çıkarmış. Üzülüyorum, artık o okulda olup sevincini paylaşamadığım için. Bir başka yazımda da İdil isimli bu tatlı kızımızı da yazmayı düşünüyorum. 
Öğretmenliğin üzerime yakıştığına karar veriyorum. Bu kadar onlarla gurur duymak, onlarla üzülmek, onlarla sevinmek artık yaşam biçimim oldu. Enerji dolular, hep konuşacak yeni bir şeyleri, takip ettikleri bir trendleri var. Eğlence, makara, politika, gezme tozma derken bir konferansı daha bitiriyoruz. 
9 gün sonra bir gezimiz daha var, bu kez Zürihte ticaret fuarına katılıyoruz. 
Bende maceralar bitmez, takip etmeye devam :)
İstanbuluma 3.5 saat kala..
Sevgiler;
irem

1 comment:

  1. okul gezisi biteli haftalar oldu, yeni gezi baslayacak araya bisiler yazda blog senlensin : -)

    ReplyDelete