Thursday, May 10, 2012

Ipad severlere ..

Aslında Ipad'imle yaşadığım ayrılıp barışma hikayelerimizi ve yaşadığımız aşkı anlatmak gibi bir niyetim yoktu fakat bugün kendi kendime birşey keşfettim ya yazmazsam olmaz.
2 sene önceydi, Apple piyasaya ilk tablet bilgisayarını sürdü, Iphone'u al biraz büyüt, işte öyle minnacık birşeycikti. Ekrana dokunarak yapıyorsun herşeyini, çantanda bilgisayar taşıyorsun. 
'Ne gerek var ki?' dedim önce 'Benim minik 9 inçlik bir netbookum var zaten'. Ekrana dokunmasam da olur. Sonra bir konferans gereği Fransa'nın Nice şehrine gittim, eşimde geldi yanımda. Ben gündüz eğitime gideceğim, akşamları da gezeceğiz beraber. Baktım ilk günün akşamı elince bir torbaya sallaya sallaya geldi, Ipad almış. İyi güle güle kullan dedim kendisine, teknoloji hastası olduğunu bildiğim için sesimi çıkarmadım. Akşam otelde açtık oynadık, herşey gayet güzeldi, ama benim ihtiyacım yoktu ki. Ertesi gün yine konferans alanına gittim, bu kez seçmeli, aynı saatte 10 farklı odada 10 farklı konferans başlıyor, siz seçiyorsunuz. Sınıfta teknoloji kullanımı gibi birşeydi, altta küçücük yazıyla bir de uyarı varmış görmemişim. Kapıdan girecektim ki biri durdurdu. 'Ipad only session' dedi. Yani kısacası Ipad yoksa giremezsin. Yan odadaki konferansa geçtim bende, bulduğum bir yere oturdum, masada bir uyarı kağıdı 'Bu seans internet bağlantısı gerektirir'. Haydaaa.. oysa ben yıllardır vazgeçemediğim cicili bicili defterimi ve rengarenk kalemlerimin olduğu kalem kutumu çıkarmıştım tam. Sağıma soluma bir baktım MacBooklar, Ipad'ler. Defter tutan bir allahın kulu görsem gidip yanına yapışacağım ve bırakmayacağım. Yok. Tıpış tıpış ordan da çıktım. Sonra herkesin koşa koşa yer kapmaya çalıştığı bir eğitim dikkatimi çekti. Baktım Amerika'dan Apple Eğitmenleri gelmiş, ürünlerinin sınıfta nasıl harikalar yaratabileceğini anlatıyorlar. Akşam böyle ağzımı burnumu yamultarak eşime gittim ' almadılar beni bir sürü konferansa' dedim. Amacım ajitasyon yaparak ertesi gün onun Ipad'ine konmak. Ertesi sabah neşe içerisinde girdim konferans alanına, haydi bakalım şimdi skıyorsa almayın beni bakışları, bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı havaları ile 3. günü de devirdim. Eğitimlerde öyle şeyler gösterdilerki, Ipadler ile hazırlanan ders planları, sunumlar, Ipad'i havaya tutup bütün galaksiyi gördüğünüz, beste yaptığınız envai çeşit program. 
Anladım ki dünyanın dört bir yanından gelmiş bu eğitimciler, konuşmacılar kalemi, defteri hayatlarından çıkarmışlar. 
Ben de kusur kalmayayım diye gittim bir tane aldım, en taze çıkmışından hemde 3Glisinden.
İstanbul'a getirdim onu kucağımda pamuklara sarmalayarak. 3G yeni çıkmış, Vınn internetler yok satıyor, sıraya giriyorsunuz filan almak için. Hemen Ipad'imin içine bir de sim card taktım. Oldu sana yepyeni bir oyuncak. Bir süre bütün derslerimi onunla anlattım, okulda You Tube yasak, ben açıp istediğim videoyu gösteriyorum müthiş bir rahatlık. Sınıf listelerim Ipad'de, not girişlerimi oraya yapıyorum. Çok teknolojik bir hoca olum sanıyordum. Bir süre sonra baktım etrafımda kimseden birşey göremiyorum, öğrenemiyorum, konferans hevesi de geçti, sıkıldım ve Ipad'i aylarca huzur içerisinde uyuması için kenara bıraktım. Tam bir oyuncağına karşı hevesi geçen geçen çocuk tiplemesi. 
Sonra da baktık evde iki tane Ipad çok gereksiz, benimkini sattık. 
Sattığımız gün başladım 'Eyvah ben ne yaptım, ben seviyordum Ipad'imi' diye mızmızlanmaya. 1 ay sonra Ipad2 piyasaya sürüldü, eşim koşa koşa kendine yenisini aldı, bende eski Ipad'e kavuştum. 
Sonra yine sıkıldım. Koydum bir kenara .. sonra sattımm....
Sonra yine huysuzlandım, bu sefer Ipad 3 çıktı, eşim yine yenisini aldı, ben yine bir Ipad'e kavuştum diye sevindim. Son durum: 1 haftadır kendisine yapışık yaşıyoruz. Yine bütün notlarımı dijital tutmaya başladım, yine ders planları yapıyorum. Bu kez ofiste etrafımda herkesde bir delilik söz konusu olduğu için yabancılık çekmiyorum, Ipadsiz Robert'e almıyorlarmı diye düşünmüştüm ilk girdiğimde hatta :) Şimdi insanlardan yeni uygulamaları öğreniyorum, mutlu mutlu yaşıyorum 1 haftadır.
Peki ne bu???? Ne bu şımarıklık?? Ne bu maymun iştahlılık???
Hepsi Steve Jobs yüzünden, Apple yüzünden. İngilizcede bir terim var 'Disruptive technologies' Tam Türkçe karşılığı yok ama 'Çığır açan teknoloji' denilebilir. Bu şu demek. 
Senin hiç bir ihtiyacın yokken, sana bir ihtiyaç yaratmak. Ben eskiden kek yaparken elimde çırparken, biri geliyor, bak mikser diye birşey var, mutlaka keki bunla karıştır diyor, ve o dakikadan itibaren bir daha miksersiz yapamıyorum, bozulunca yenisini alıyorum, iyi modelleri çıkıyor, eskisini satıp yeniyi alıyorum. 
Yani Steve Jobs gelip sana 'Ben tablet bilgisayar çıkarıyorum, alırmısın?' dese belki 'Hayır almam' diyeceksin. Çünkü böyle bir ihtiyacın yok. Yada Nokia 3310larımızla mutlu mesut yılan oynarken sana 'Iphone istermisin' deselerdi, 'Ne gerek var' derdin.
Ama bir bakmışsın, çaktırmadan hayatına öyle birşey girmişki sen ondan kurtulamıyorsun. 
Onsuz olunca eksik kalıyorsun, olmuyor.. 
Şimdi ben twitter müpteleası oldum çıktım, Iphone'um olmasaydı belki yüzüne bile bakmazdım. 
Bugün en az 4 kişiye çaktırmadan yanaşıp 'hangi uygulamaları kullanıyorsun, not almak için hangi program iyi' gibi sorular sormazdım. 
Üstüne artık süper teknoljik bir okulda çalışıyorum, artık kitapmış, deftermiş, kalemmiş, usb bellekmiş yok. 
Varsa yoksa dijital hayat. Online depolama, online döküman saklama, online okuma, izleme...vs
Bana kalırsa tüm sorumlusu Ipad, o olmasaydı bu kadar çok beyin kirliliği de yaşamayacaktık belki de..
Bakalım merak ediyorum bu yeni hevesim ne kadar gidecek :)
Tüm teknolojiklere...


1 comment: