Wednesday, May 9, 2012

Plaj tadında bir şehir Barselona

Yok yok kesin siliyorum Paris'i listeden. Olurda bana bir gün gelip Avrupa'daki favori şehrin hangisi diyecek olursanız -ki çoğunuz soruyor- artık benim ilk 3üm 5im yok. Bir şehir var vazgeçemediğim o da Barcelona -ki ben kendisine Barça demeyi daha çok seviyorum. Bir insan bir şehre 4 kere arka arkaya gidip sıkılmaz mı? Barça'da sıkılmaya vakit yok ki! Hatta her yerini gezmeye imkan bile yok. Şimdi 'neden zamanında italyanca kursu yerine ispanyolcaya gitmedim' diyerekten kafamı duvarlara vurmamı sağlayan, 'ohh bee bir Avrupa şehrinde aç kalmadan doya doya yedim' dedirten bir şehir.
Öyle bir şehir ki.. insanlar iş çıkışında ayaklarında flip-flopları ile hoppidi zıppıdı kendilerini plaja atıyor, buldukları çimene yayılıyorlar. Artık şehirden ayrılırken kıskançlığımdan 'İnşallah kene yapışır bir yerinize' dediğime göre düşünün nasıl bir durumdaydım. 
Öyle bir şehir ki..... plaj tadında bir şehir işte. Artık devamlı gittiğimiz için ezberlediğimiz restoranlarda doya doya Paella -paeyya diye okunmalıdır- yedik, deniz ürünleri denedik. Nefis Sangrialar içtik. Bizim lokmayı al boyunu uzat, tulumbaya benzet tadında çikolataya batırılmış Xurros (çuros) yedik. Şu Rambladaki dondurmacılar desen beni benden alıyor, gecenin 1inde bütün kalorinin benimle ebediyete kadar kalacağını bilmeme rağmen yedim o dondurmalardan. Şu meşhur patatesli omletleri Tortilla -tortiyya diye okunur- sabah kahvaltılarımı renklerdirdi, tapasları enfes. Bir meyve pazarları var meşhur Rambla'da yol üzerinde, dilimlenmiş envai çeşit meyvenin 1 euroya satılmasını geçtim, o kadar tazelerdiki.. dalından kopmuş. Katalan Mutfağı çok çeşitli olduğu için bir paragrafı yemeğe ayırdım yoksa obur bir kişilik olduğumdan değil. Zaten öyle her bulduğumuzu da yemedik hatta bir restoranda oturur oturmaz bir tabak dolusu antenli, koca gözleri olan böcek getirdi masaya. Tüm masa birden 'götüüürrr götüürrr bu nee amaan' diye bağırınca adamcağız parasal sebepten geri yolladığımızı sanıp 'Don't worry freee freeee' -bedavaa bedavaa-  diye derdini anlatmaya çalıştı. O bize 'merak etmeyin, parasız' dedikçe biz 'yookk istemiyoruz kardeşim, aman of bu ne, ay bize bakıyor bu' diyerekten daha çok yaygara yaptık. Adamcağız hala bize bedava olduğunu anlatmak için devam etti. 
'Lookk! Do you know the meaning of 'free'? 
'YES' 
This is freeeeeee! ' 
Elimiz mahkum börtü böcek kardeşlerle oturduk. Ve HAYIR! bedava diye yemedik. Ertesi gün gittiğimiz başka bir restoranda revani benzeri bir tatlı ve likör ikramı yapınca 'hehh' dedik 'tamam, şimdi oldu'. 
Aman allahım şimdi düşünüyorumda yedik te yedik. Yürümedik mi sanki.. Her Barcelona seyahatimde ayaklarımın su toplamasından anlıyorum ki bu şehir beni seviyor, bende onu. 
Her seferinde bir minik turistik tur, ve tabiki Avrupa'nın bir numaralı alışveriş cenneti.
Her gittiğimde dikkatimi çekiyor o kadar çok ilerlemişlerki bu mağzacılık işinde, Zara , Mango işin bizim bildiğimiz kısmı. Öyle daha güzel ispanyol mağzaları var ki.. Ve hepsi kendi markalarından giyiniyor. Bize bakıyorum sonra, karmakarışığız biz.. İtalya'dan gömleği al, Fransa'dan pantalona ekle, İngiliz'den paltonu al, İspanyoldan ayakkabını çantanı, Birde İsveçimiz var şimdi unutmamak lazım, malum tüm gençlik oradan giyiniyor. Amerikadan da elektroniklerini aldın mı, al sana dünya vatandaşı oldun. 
Sonra tekrar dönüp Barselona profiline bakıyorum, ayakta parmak arası terlik, bir elbise, haydi yallah sokağa. Kim ne giymiş, ne yemiş kimsenin umurunda değil. Hayat sokaklarda akıyor, zaman sokaklarda anlam kazanıyor, canlanıyor. 
Sabaha kadar uyumuyor şehir, bakıyorum akın akın İngiltereden gençler uçmuşlar haftasonu kaçamağı için. Çoğu bekarlığa veda partisi yapıyor, evlenecek olan erkek sokakta garip kıyafetlerle dolaşıyor, diğerleri ise t-shirt bastırmışlar veya orjinal kostümler giymişler. Kız grupları da ayrı geziyorlar farklı kostümleri var, evlenecek kız melek olmuş, diğerleri şeytan. En az 10 farklı Stag Night ve Hen Night (bekarlığa veda) grubu görüyoruz. Çünkü öğleden sonra 5 dedin mi kepenk kapatan Paristeki dükkanların aksine şehir hiç uyumuyor. Eğlenceninde nabzını tutuyor şehir, plaj partileri, kulüpleri ile. Futbol desen, bir takım düşün bütün dünya o takımın maçını izlemeye geliyor akın akın, formasını ve hediyeliklerini satın alıyor. 20 Euro Camp Nou Stad turu, 110-220 Euro arası Barça maç biletleri. 
Flamengo dansçıları dolaşıyor ortalıkta, reklamlarını yapıyorlar gösterilerinin. Dans etmeye başladıkları anda hayran oluyorsun o Don Juanlara, Estrellalara.. Kastanyetlerine, şallarına, güllerine, kıvraklıklarına..
Sokaklar hiç boşalmıyor, Sangria sürahileri hep doluyor..
Yaşam tüm rahatlığıyla akıyor geçiyor sessizce..
Kısacası orda yaşanır arkadaşlar. 
Woody Allen'ın en sevdiğim filmi 'Vicky Christina Barcelona' Türkçe adı ile 'Barselona Barselona' filmi tadında tüm şehir. Ne bir eksik ne bir fazla. 
Ne bir dert ne bir tasa..
Plaj tadında hayat.. kim istemez..
Barcelona/ Mayıs 2012



1 comment:

  1. Barcelonayi ne güzel yazdiniz :-)
    Benim eeeen sevdigim Deniz ürünü o Börtü böcek 'Gambas' (Gamba) tavsiye ederim cooook lezzetli ...bi yedikten sonra daha vaz gecilemez birsey ...evde bile yaptigimiz oldu ve bidakine tatli olarakda 'Tocinillo de cielo' nadir bi Karamel Portakal tatlisidir yada 'crema catalana' fransizladin 'Crème brûlée' yakin ama kendilerine yinede has bi tatli
    Deneyin ...canim cekti yine :-)))

    ReplyDelete