Friday, June 29, 2012

New York'a varış

UÇAK
New York'a inmemize saatler kaldi, 10 saatlik uçak yolculuğunun kaldı son 1 saati. Ben yolculuk yapıyorsam asla uyuyamam, çocukluğumdan beri ne zaman uzun otobüs yolculuğuna çıksam bir kaptan uyanıktır bir de ben. Yanımdakiler horul horul horul uyur... Bknz: yan koltuğum. Ben ise o insana ayağının elinin kolunun fazla geldiği, nereye koyacağını bilemediğin uzuvlarınla yapılan seyahatlerde hep kendimi oyalayacak bir şeyler bulurum. Tam teşekküllü seyahat ediyorum bugün yine. Son dakika havaalanındaki D&R kitapçısına uğrayıp dergiler de aldıktan sonra değmeyin keyfime. Yemek ye, oku.. Tahminimden daha huzurlu bir seyahat oluyor bu. Önce dergilerle oyalanıyor, sonra Elif Safak'ın Iskender romanına başlıyorum, başlar başlamaz da  300 sayfa kaptırıyorum kitabın heyecanına. Eh vakitten bol ne var. Kitabı makul bir yerinde kesip uzun süredir izlemek istediğim 'Yüzüklerin Efendisi' serisinin 1. Filmine başlıyorum, film bana mis gibi bir 3 saat geçirtiyor. Bu arada devamlı bir yemek servisi. Seni seviyorum THY. Aperatif kanapelerle başlıyor, somonu, zeytinyağlısı derken, bir tabak tatlı çeşidi geliyor önümüze. Ağız devamlı oynuyor anlayacağınız.  Uzun da olsa kısa da olsa yolculuğu sevdiğime karar veriyorum. Kendime ait kaliteli vakit geçirebildiğim için olsa gerek. Istanbul'un hengamesinde oturup 2-3 saat kitap okumak mümkün mü?  Hem de kafayı vererek?! Hem hamak hizmeti de bedava... Dediğime bakmayın türbülanstan bahsediyorum. Pilotumuz yolun başında uyarıyor 'sallanacağız haberiniz olsun'. Elimiz mahkum :)   Simdi inmemize dakikalar kala tek hedefimiz bir an önce Manhattan'a kendimizi atıp, Times Square'deki otelimize yerleşmek... Burada şu an gece 10 olduğu için ancak odaya yerleşip, bir duş alıp vurup kafayı yatmak paklar bizi. Uçaktan sevgiler :)
Irem


VARIŞ

Günaydın mı desem iyi aksamlar m, ben en iyisi selamı atayım ortaya siz kendi zaman diliminize uydurun. Uçak yolculuğumuzun sonunda otele vardık ama ne varış. JFK havalimanı gazileri diyebiliriz kendimize. Uçağın tekerlekleri yere kondu diye sevinmeyeceksin demek, burası Amerika. Önce bütün havalimanını karadan gezdik, 4-5 kez durduk, bekledik, tekrar kalktık, ardından motor durdurduk ve bir araç gelip uçağımızı çeke çeke körüğe doğru götürdü. Arıza degil, tamamen prosedürmüş. Uçağın içinde 1 saat bekledikten sonra, 1.5 saat kadar da pasaport kuyruğunda bekledik. Sanmayın kalabalıktı. Uçaktan ilk çıkanlardan olmamıza rağmen o parmak izleri, formlar, prosedür gereği sorular.  Bavullarımızı almaya gittiğimizde zaten 2 saatten fazla zaman geçmişti. Kapıdan 'taxi' okuna doğru çıkarken onlarca hintli birden üzerimize çullandı taxi taxi taxi diye. Bu işte bir gariplik var, NY taksisine sen yalvarırsın dursun diye, o sana askıntı olmaz.  Ben 'anlamiyorum, No english' diyerek savıştırdım başımdan. Bir baktım Fatih'i yakalamış bir tanesi, elinde uyduruktan sarı bir fiş, üzerinde 'official taxi' yazıyor. Tamamen yalan. Sağdaki taksileri işaret etti ve dedi ki 'bakın bunlar Brooklyn taksileri, siz Manhattan'a gideceksiniz. Ve bizi başka bir yere götürmeye başladı, o kadar belli ki bir yalanın peşinden sürüklendiğimiz. Fatih'e 'hemen fiyatı sor, vazgeçtik de, dön' dedim. Basiretinin bağlandığı an ile uygulamaya geçtiğin an arası geçen süre belki 1 dakika.  Adam bizi resmen kendi arabasının yanına getirdi, bavulları yükledi yükleyecek. 'Bu taksi değil, bizi kandırıyorsunuz, ben gidiyorum' dedim. 'Ingilizce bilmiyorum' demiştim ya adam da şoke oldu:) Ben biraz söylenince adam korktu, bindi arabasına uzaklaştı. Dolandırıcılara, cepçilere, hırsızlara karşı hazırlamıştık kendimizi ama daha birinci dakikada beklemiyorduk. Bize daha uyanık gezmemiz için küçük bir uyarıydı bu. Sonunda bir NY'lu taksici ile sohbet ede ede geldik. Otelimiz Times Square'in göbeğinde. Geldiğimizde başka bir sürpriz bizi bekliyordu. Odamız 32. Kattaydı, manzarayla ilk karşılaşmam biraz ürküttü. Hava şartları bile farklı olmalı bu kattan dedim ama yine de cok sevdim. Neticede 5 saat deliksiz bir uyku çektikten sonra yağmurlu bir NY sabahına uyandık.  Artık keyfini çıkarma zamanı.. Irem..

No comments:

Post a Comment