Friday, January 31, 2014

Bebekle evden nasıl çıkılır?

Başlığımız zaten yeteri kadar açıklayıcı, kısa, öz ve net. Tüm çocuklu okurlarımın bebek ve çocukları ile evden çıkış hikayelerini kafalarından canlandırmalarına yardımcı olmuştur eminim. 
Bizim hikayemiz de farklı değil.
Geçenlerde izlediğim bir komedi show'da canlandırma yapıyordu komedyen. Çocuksuz bir insan evden nasıl çıkar? Basit. Kapıyı açar, dışarı çıkar, kapıyı kitler. 
Peki ya arka fonda ağlayan bir bebek ile bu mümkünmüdür. Hayır. 
Daha sonra kendi çocuklarının taklidini yapıyor. Çocuk yerlerde tepiniyor, çıkmak istemiyor, ceketinin bir kolunu giyerken diğerini çıkarıyor, o mont fermuarları her zaman takılıyor ve daha niceleri…
Hayatımdaki rolüm 'Anne' olarak değişince haliyle bende bu çarkın bir parçası oldum, bu hikayelere güler oldum, kendi hikayelerimi paylaşmayı sever oldum. 
Haydi buyrun bize. 
Mesela bir yere çıkacak olalım. Arkadaşımla içeceğim bir sabah kahvesi olabilir ya da bir kahvaltı daveti.
Uyanma saatimiz değişken. Her sabah 05.30 mama saatimizden sonra 06.00-06.30  civarı uykuya dalıyoruz. Her gece dua ediyorum 'N'oluur bir 2 saat daha uyusan' diye ama yok. 07.15- 07.30 dedin mi ayaktayız. Eğer gece erken yatıp uykumu almışsam ne ala. Yok eğer gözlerimden uyku akıyorsa Sarp'ı kendi yatağıma alıp yalvara yakara uyutmaya çalışıyorum. Bazen sallıyorum, bazen pusete koyuyorum, bazen sarılıp sırtını pışpışlıyorum. Yarım saat harcadığım tüm bu emeğim en fazla yarım saat daha fazla uyumak için. 
Saat 08.30: Bu saatten sonra deve o hendeği atlar ama Sarp uyumaz. Mecbur 'koğuş kalk'. Yatakta biraz debelendikten sonra güne hazırlanma faslımız var, alt değiştirme, o gün giyeceğimiz kıyafeti seçme, biraz sohbet biraz muhabbet.
Saat 09.00-09.30: Sabah kahvaltımız. Henüz yumurtlara peynirlere geçmediğimiz için şimdilik biberona sütü koyup, içine 2-3 bisküvi atıp çalkalayıp kolaycana hazırlıyoruz kahvaltımızı. Biberonu nazlana nazlana biraz içip biraz itip.. Kahvaltı vaktini kah mamasını içip kah oyuncaklarıyla oynayarak geçiren Sarp'ın ağzına biberon tutmak zorunda olduğum için pijamalarla, yüzümü bile yıkayamamı, saçlar tepemde bir halde bekliyorum. 
Maması bitti, gazı çıktı, şimdi Sarp'ı bir kenara koyup hem hazırlanıp hem de Sarp'ın çantasını hazırlamak için tam yarım saatim var. 
Koşa koşa banyoya kendime çeki düzen vermeye, sonra ilk bulduğum şeyi üzerime geçirip, ne makyajı ne hali, en güzeli 'mecburi' doğal güzellik diyerekten başlıyorum Sarp'ın çantasını yapmaya. 
Önce bez kontrolü, sonra ıslak mendil var mı? (Tamam)
Yedek kıyafet, mümkünse iki parçalı bir eşofman, içine body ve çorap. Tüm bunları aynı anda batırabilecek büyüklükte facialar yaşadık, bu yüzden bunlar da (Tamam)
Alt değiştirmek için bir mat, bir yede battaniye, uyuduğunda pusetin üstünü örtmek için bir ince örtü, mama önlüğü, ağız bezleri.. Sonra sıra geldi en sevdiği oyuncaklaraaa.. Bir tarafını sıkınca cik vik bik yapan en az 2-3 adet oyuncak. Tabiki olmazsa olmazımız dişliğimiz meşhur zürafa Sophie. Hem dişlik versiyonu, hem de bik bik ses çıkaranından. O günkü moduna göre ateş ölçeri, diş çıkarma kremi de hemen çantadaki yerini aldı. 
Şimdi sıra geldi 2 en önemli parçaya. O günkü yiyecek menüsü veee Emzik!
Tabi siz bu esnada Sarp uslu uslu duruyor sanıyorsunuz, Hayır ağlıyor, bütün oyuncaklarını yere fırlatıyor, yanına gidip ilgi gösterince herşey süper, iki adım uzaklaşınca basıyor yaygarayı. 
Mutfakta kendisi mama sandalyesinde otururken hemen 1 elma  haşlıyorum, 1 muz eziyorum, bunları karıştırıp kavanozlamak zaten 15 dakika. Sonra formül maması bir kavanozda, kaynamış ılınmış suyu bir termosta, içme suyu suluğunda, kaşık -en az 2 tane-, hatta tabak. Kabak, patates püresi türevi birşey mutlaka dolaptan çıkacak, bir kavanozda o oldu mu sana. 
Öğlene kadar yiyeceği mamaları da çantaya girdikten sonra en zorlu etaba doğru yaklaşıyoruz. 
Huysuzlanan bebeğe mont (ve ya mont tulum) giydirme, pusete koyup bağlama veeeeee zorlu etaplardan özel jüri ödüllü 'Emzik ve emzik kapağı arama' etabı. 
Fermuarı zar zor kapatılan çanta itina ile pusetin altına yerleştirilir, ardından huysuzlanan bebek pusete yerleştirilir, ama gelin görün ki bebek daha da huysuzlanmaya başlamıştır. İşte bu etapta evden huzurla çıkabilmek için emzik arayışına girilir. Gerekmediği zamanlarda dördü birden ortada olan emzikleri, o an Murphy amca yok etmiştir. Arandığı zaman asla bulunmaz, bulunsa da kapakları kayıptır, düşürmesini önlemek için kullanılan emzik zincirleri de aynı şekilde sırra kadem basmıştır. 
Sanki her seferinde 'Emzikler nerdeeeee buluuunnnn' diye cinnet geçirerek evden çıkmak zorundaymışım gibi kaybolurlar ortadan. 
Emzik arayışı devam ededursun, bebek arka fonda ağlamaktadır, ben ise 'Ay mont giymedim, dur çizme mi ayakkabı, atkı lazım mı…' derkeeenn amann 'koyver gitsin' diyerekten ilk önüme gelen şey üzerime giyip çıkmam artık kaderim oldu. 
Bu esnada ağzına emzik tıkılarak susturulmuş bebek alelacele evin dışına atılır, mutlaka bir şeyler unutmuş olduğum için evi geri dönerim, deli danalar gibi evin için koşturduktan sonra saat 10.00'ı geçe Sarp ite kaka asansöre sokulmuştur. Birden aklıma düşer; olmazsa olmazımız sarı rengi yıkanmaktan solmuş, diş kaşıma aleti ve uyku aracı olarak kullanılan winnie the pooh figürlü sarı battaniyemiz evde kalmıştır. Onsuz değil sokağa yan odaya bile gidemez olduk. En az 10 tane battaniyesi olan bebeğe gidip bu sarı battaniyeden bir tane daha aldık mecbur. Bu olmayınca mama yemez, uyumaz, hayattan kopar çocuk mazallah diyerekten birini tertemiz yatağın içinde tutuyoyoruz, diğeri ise bize yapışık halde yaşıyor. Böylece 15 dakikada yıkayıp kalorifer üstlerinde kurutmaktan kurtulduk Neyse; battaniyeyi de aldığımıza göre işlem tamam. İstikamet asansör. Daha asansör zemin kata gelmeden Sarp'ın gözler kayar, ve iki dakika önce kıyameti koparan bebek küt diye uykuya dalar. 
Evde ben hazırlanırken uyusa ya, hayır olmaz, dışarısı olacak illaki.
Bir elde uyuyan bebek, bir elde kendi çantam, bebeğin çantası, uyku battaniyesi, arabayı açıp puseti katlayıp bagaja sokuşturma etaplarına hiç girmeyelim bile.
Her dakikası ayrı heyecan bebekli yaşamın. 
Hiç yaşamadığım tecrübeleri yaşıyor, hiç yapmayacağım şeyleri yapıyorum. 
Kendime yemek yapmak için kanapeden kaldırılamayan ben bebek için organik meyve sebze alışverişine gidiyor ona değişik tatlar yapıyorum. 
Çok değil geçen seneye kadar gün boyunca yabancı dizilere takılan, aşırı miktarda kitap okuyan, sınıf içi öğrenme metodlarını tartışan benim şimdi tek sorunum bebeğin uyku düzeni, mama düzeni, altı temiz mi karnı tok mu keyfi yerinde mi…
İşte hayat böyle farklı şeyler tattırıyormuş insana… Darısı tüm isteyen bekleyenlerin başına.. 
Bizden bugünlük bu kadar.. 
Sevgiyle kalın;
irem 




1 comment:

  1. birebir aynı yaşananlar, hala 16 aylığız hep aynı heyecanla :)

    ReplyDelete