Friday, May 9, 2014

Bebekli seyahatten kim korkar!

Bebekle dördüncü seyahatimizi de geride bıraktık. Onunla gezmeyi seviyoruz, (bir çok insanın düşündüğünün aksine) bizi özgürleştiren bir yanı var. Bir çok eşe dosta da ilham oluyoruz. Sıcacık dost ortamlarında, elimizi sıcacık kahve fincanları ile ısıtırken bir yandan şunları işitiyoruz 'Harikasınız, sizin sayenizde bebekli hayattan korkmuyoruz, güzel örnek oluyorsunuz bize, inşallah biz de böyle oluruz...'
Bunu duymak harika!
Hem model anne-baba oluyoruz, hem de geziyoruz.
***
Sarp iki- üç aylıkken başarıyla atlattığımız bir Dalaman ve bir Paris uçuşunun yanı sıra; altı aylıkken yaptığımız bir araba seyahatimiz vardı.
'Yeni bir maceraya atılma zamanı geldi de çoktan geçiyor' diyerekten bir seyahat planlamaya koyuluyoruz.
Daha önce gezdiğimiz bütün şehirlere Sarp'ı da götürmek istiyoruz, onsuz çıktığımız tüm seyahatlerde eksikmişiz sanki. Sevdiğimiz sokak ve caddelerde, restoranlarda onunla da gezmek istiyoruz. Anne- babalık böyle çılgın bir şeymiş. El kadar bebekle evde canın çıksın, sabahlara kadar ağlamalar, huysuzluklar, mama yemesin diye yaptığı tüm o edepsizliklere rağmen yine ve yine ve yine ve defalarca kez onunla gezmek istiyoruz.
Sonunda en sevdiğimiz şehirde karar kılıyoruz. Barcelona.
8.5 aylık bir bebe ile Barcelona.. Allah akıl fikir versin bize.
Yine yollar gözüküyor bize.. Yine bir bavul telaşı alıyor beni. Her şeyi de eksiksiz yapacağım ya..
Hava güzel mi, soğuk mu, denize girer miyiz, şort giyerse güneş kremi gerekir mi, ateşi çıkar mı, bezleri, ıslak mendilleri, kavanozlar dolusu mamaları, biberonları ve saymaya başlarsa burada içinizi şişirecek kadar çok ıvır zıvır ile yola koyuluyoruz.
Uçağımız sabah 8'de, alarm kurmamıza 'ŞİDDETLE' gerek var.
Defalarca kez denedik.. Murphy kanunları tıkır tıkır işliyor. '
'Alarm kurmamıza ne gerek var, Sarp 5'te uyanıyor nasıl olsa' dediğimiz her seferde de Sarp 8'e, 9'a kadar deliksiz uyudu. Biz de itina ile geç kaldık. Bu kez işimizi şansa bırakmıyoruz alarmı kuruyoruz. Sabah 5'te başlıyor maratonumuz. Hızla giyinip, bebeği kaptığımız gibi yola çıkıyoruz.
Havaalanı, lounge, duty free; ballar kaymaklar gibi geçiveriyor ki...
Tam uçağa binecekken bakıyoruz körük yok, otobüste fazla kalabalıktan başlıyor bizimki ağlamaya. Yanımızda ki teyzelerde hemen bir göz süzmeler, birbirilerine bakıp 'eyvaahh yandık' demeler.
Yapacak bir şey yok, el mahkum, rezil de olsak, vezir de olsak o uçak seyahati atlatılacak.
Biraz rötar, biraz kucakta bebek hoplatma, biraz emzik yardımı, kucakta pışpışlama derkeeenn uçağın burnunu kaldırmasıyla bizim ki de mışıl mışıl uykuya dalıyor.
Sonrası rahat... Pusetimizi hemen uçağın kapısına getiriyorlar. Paris dönüşü dev boy Stokke marka pusetimizi hokus pokus ile kaybetmeyi başarmışlardı. Stokke çoktan satıldı, artık pek rahat bir Bugaboo'muz var. Pusetimiz o kadar çok eşya taşıyabiliyor ki çoğu zaman Sarp'ı kucağa alıp, pusete poşet yığdığımız da doğrudur.
Puseti ve bavulları taksiye attığımız gibi yarım saate otelimizi buluyoruz.
Yılların seyahat deneyimleri üzerine bebekli seyahati kıyaslayınca rahatlıkla iddia edebilirim ki.. Bebekliysen kralsın! En güzel odalar emrine amade. Hep aynı otellerde kalıyoruz, oda numaralarını bile ezbere biliyoruz ama 'bu otelde bu kadar büyük ve güzel oda var mıydı yahu?' dedirten ferahlıkta odalar ilk kez emrimizde. İçine bir de bebe yatağı atıveriyorlar. Bebek için ayrıca mis çarşaflar, havlular ve özellikle halısız oda.
Sonrasında da ver elini La Rambla.. Barcelona sokakları.. Her yeri saran Paella kokusu.. Sürahilerce devirdiğimiz Sangrialar.. Tortillalar.. Meyve Pazarının taze sıkılmış meyve suları ve enfes meyve salataları... Gözümüzün önünde kızartılan mis gibi churroslar ... Bir elinde çikolata sosun, diğerinde dondurman.. cebinde istiflenmiş kurabiyeler.. gözün yemeklerde.. kafan dertsiz tasasız..
Askılı ifil ifil yazlık elbisenin eteklerini yerlere sürüye sürüye, öyle avare gezdiğin şehir..
Öyle bir dünya işte... Hep söylerim.. Yine söylüyorum.. 'Plaj tadında bir şehir' Barcelona.
Hele bir de yanımızda Sarpişko olunca tadından yenmedi..
5 gün çaldık hayattan.. Sarp'ta bize öyle güzel uyum sağladı ki, hiç ağlamadı, huysuzluk yapmadı. Mama saatlerinde şehrin keyifli yerlerinde molalar verdik, öğlen ve akşam uykusu öncesi mutlaka otele girip, dinlendirip rahatlatıp pusetinde uyuttuk ve o uyurken de doya doya gezdik.
Saat avantajımız vardı. Sarp, Barselona saati ile 19.00'da sızdı.. Üzerini örttüğümüz gibi sokak sokak gezdirdik, biz yemek yerken o da bize pijamaları ile eşlik etti, tabi gözler kapalı.
Uzun lafın kısası tasasız, sorunsuz geçiveridi günlerimiz. Tatilimizin son iki gününde İtalya ve Fransa sahillerini gezmekte olan anneannemiz ve ikinci anneannemiz Ayşe Teyzemiz de bize katıldı. Sarp'ın 'bunlar ne arıyor burada?' isimli şaşkın bakışları yerini şen şakrak kahkahalara bıraktı.
Dönüş yolumuz biraz yorucu, stresli ve sıkıntılı geçmiş olsa da unuttuk gitti.. Havaalanı büyük olunca  yorgunluk katlanıyor. Bir de üzerine 'bebeklı yolcu' için ek prosedürler gelince puseti indir, kaldır, mama kavanozlarını, biberonları tek tek makina kontrolünden geçir derken sıkıntı tavan yapıyor.
Dönüş uçağında da emzik, biberon ve kucak üçlüsü ile bu seyahati bir güzel kotardık.
Darısı diğer seyahatlerin başına diyorum.
Bizimki henüz ayaklanmadan bu seyahati yapmamız da bir avantajdı. Geleneksel düşüncenin aksine 'bebek ne kadar küçük, o kadar iyi' arkadaşlar..
Mutlu gezmeler;
Sevgiler, Selamlar..
irem

Port Olimpik'te güneşlenirken 
La Rambla' da





Uçağa binmeden önce THY selfie'si 

Bir annenin en mutlu anlarından biri.. Zafer.. 
















No comments:

Post a Comment