Wednesday, June 25, 2014

Anneler için yazdım... Katı kuralları nasıl yıktık?


Bebek üzerine ahkam kesme tarzı blog yazılarına bir son vermiştim ki..
Dün bir arkadaşım aradı, 'bu aralar hiç bebek üzerine yazmıyorsun, ne oluyor ne bitiyor, bütün çoluklu çocuklu arkadaşlar takip ediyoruz' dedi. 
Blogun bu kadar ünleneceğini bende tahmin etmemiştim, ilk başlarda gizli gizli yazıp sadece en yakın üç-beş dostuma yollarken birden ne olduysa oldu, günde 700-750 kişi tıklıyor bu adresi. Geçmişe dönük yazılar, kitap yorumları, 3 sene önce yazdığım bir yazı bile tıklanıyor ama en çok bebek üzerine olanlar. Sarp'ın 40'ı çıktı yazısı her gün mutlaka görüntüleniyor örneğin. İnternet başında meraklı anne çok.. Tıpkı benim başım sıkıştığımda hemen anne bloglarını okumam gibi. Ne müthiş bir yardımlaşma ağı. 
Peki, madem hedef kitle anneler, o zaman biraz yaramazlık yapayım ve tersine çevireyim biraz tüm annelerin uygulamaya çalıştığı kuralları. Ve neler yaptık yapmadık anlatalım. 

Anne sütü  vs Mama: 
Biliyorsunuz, modern zaman anneleri, ve modern zaman çocuk doktorları arasında bazı fenomenler var. Bunlardan ilki 'İlk altı ay sadece anne sütü ver' : Veremedim. Keşke verebilseydim. Olmadı. Sarp'ın doğduğu ilk hafta bende o idealist annelerden olacağım kararı verip, haftanın sonunda bebeğin gözümün önünde gram gram zayıflaması, beslenememekten sarılığının yükselmesi, ve hatta geceleri (gazdan değil) açlıktan ağlıyor olması sonucu bir gece ilk bulduğumuz nöbetçi eczaneden Aptamil mama alıp, ağzına dayadıktan sonra derin bir 'oh' çekmiştik. Şuan Hipp 2 formül sütünü kullanıyoruz, gayet memnunuz beslenmesinden. Etrafıma bakıyorum da hepimiz formül mama ile büyümüşüz. Yıkılmadık. Ayaktayız.

Bebeğe su verme: 
Katı kurallardan ikincisi 'İlk altı ay sakın su verme' : Neden? Niçin? Yapmayın etmeyin arkadaşlar, kim belirliyor 6 ay kuralını. Eğer ki formül mama veriyorsan boğazı kuruyacak, yanacak, kavrulacak çocuk. 10 cc bile verseniz, yine de verin. Ben 3.5 aylıkken vermeye başladım. Şuan suyla arası gayet iyi. Birileri çıkıp 'aman böbreği bilmem ne olur' dediğinde, düşünün vereceğiniz bir yudum sudan kimsenin mekanizması alt üst olmaz. Bence tek kural: Bebeğin ilk aylarında suyu mutlaka kaynatıp, ılıtıp verin. 

Bebeğe yoğurt verme: 
Bir diğer katı kural. İyiki de uygulamadım. 4.5 aylıkken evde kendi mayaladığım yoğurttan vermeye başladım. Kalsiyum ihtiyacını karşıladı, kemikleri kuvvetlendi ki oraya buraraya daha rahat saldırabiliyor şimdi. Doktorumuza kalsa 9 ay bekle demişti. Sebep? -İnek sütü alerjisi vardır belki. Ben dinleyemen yaramaz annelerden oldum ve hergün meyveli meyvesiz bol bol yoğurdunu verdim. Hatta bu aralar bol bol ayran da veriyorum. Bayılıyor. 

Kucağa al / alma: 
Dün bir alışveriş merkezinde bebekli bir çift gördüm, yanlarında da anneleri vardı. Kız alışveriş için bir mağazaya giriyor, anneanne de 'siz rahat gezin ben bebeği alayım' diyor. Kız avaz avaz bağırıyor arkadan 
-Bak, sakın ağlarsa kucağına alma !!!
-Tamam.
-Bak sakınnn dedimmm, istediği kadar ağlasın. 
Bir empati kurdum ki sormayın. İlk dönemlerde kucağa alımasın diye herkesi vırvır fırçaladığım dönemler aklıma geldi. Sonuç??? Çocuğum kucak bebeği oldu. Pusetinde o kadar sıkılıyor ki kucağa gelmek için avaz avaz ağlıyor. Ne yapmalı? Amerikalılar nasıl yapıyor bu işi? Cry it out metodu uyguluyorlar, bebek her istediğini ebeveynlerine yaptıramıyor. Bizim Türk kültürüne uygun mu? HAYIR. Her gelen konu komşu eş dostun 'Ay bir kucağıma alayım' mantığıyla yaklaştığı bebeğinize yırtınsanız da kucaktan inmeyi öğretemiyorsunuz. O yüzden boşuna kırmayın etrafınızdakileri. Ben çok yaptım siz yapmayın. Bir büyüğüm demişti ki 'Sarmala kızım bebeğini, doya doya sarmala, 1 yaşından sonra ara ki bulasın...' İşte bu sebepten dolayı sarmalayın bebeleri.. 

Ek Gıdaya Geçiş:
Fena halde gıcık olduğum bir katı kural daha. Aman sakın 6 aydan önce ek gıda vermeyin. Sebep? Emzirin. Ee sütüm yok. Olsun, yine de verme. 
Avrupa'da 4 aylıkken ek gıda başlıyor, bizde niye 6? Kim uydurmuş? 
Çok sevdiğim yakın bir arkadaşımla sohbet ediyoruz. (kızmasın bana şimdi) 
'Ay çok heyecanlıyım 3 gün sonra ek gıdaya başlıyoruz' dedi. 
'Neden 3 gün sonra? Neden bugün değil? dedim, afallamış bir suratla. 
'6 ayımız ancak doluyo da ...' dedi. 
Yapmayın etmeyin anneler, yazıktır. Benim bebeğim tam 4.5 aylıkken yoğurt, elma ve armut püresiyle tanıştı. 5 aylıkken ilk sebze püresini yedi. 5.5 aylıkken kuzu etli sebze pürelerini bayıla bayıla hüpletiyordu. 9 aylıktan itibaren de ev yemeklerine geçiş yaptık. Evde ne varsa önüne koyuyoruz, becerip yiyor. Kabak dolması, köfte, makarna, püre.. o gün evde ne varsa... 
9 aylıkken iki adet alt dişi çıktı, o andan itibaren kemirebileceği ne varsa verdik önüne. Eti cicibebe, ekmek, kağıt helva, kek, puaça ne varsa.. ne bulursa .. elini uzatıp kemiriyor. Dozu aşmadığınız sürece ve alerjen şeyler vermediğiniz sürece hiç bir sorun yok. Bu kadar NET.
(Alerjen besin olmasına rağmen ben çilek vermeyi de denedim, ve takibini yaptım, bir sorunumuz olmadı. Haftada bir kez 1-2 tane yediriyorum.) 

Tuz/ Şeker yasak: 
Ek gıdaya geçiş döneminde hedefimiz bebeği yeni tatlarla tanıştırmak. Tuza, şekere gerek yok, ama daha sonraki aylarda bebek sofranızda duran tatların farkına varıp onlara elini uzatıp ağlamaya başladığında bu kuralı uygulamak neredeyse imkansız. Sofrada ki kızartmaya da, patatese de elini uzatacak ve siz bebeğinizin önünden bunu nasıl çekeceksiniz bir düşünün bakalım. 
Bir de gezenti bir aile iseniz, her gittiğiniz restoranda önce mama sandalyesi isteyip, bebeğinizi bir güzel sandalyeye oturtup, ardından önüne ne yemek koyacaksınız düşünün, ben ekmek ile başladım, ardından yavaş yavaş önüne köfte, pilav gibi şeyler koymaya başladım. Kendi eliyle onları bir güzel yemeye başladı. Tuz ve şeker yasağını bende delemiyordum ilk başlarda, bunu kırmama annem ve anneannem yardımcı oldu. Benim yaptığım sebze pürelerine ağız burun kıvırmaya başlayan bebek, anneannemin tavuk suyuna şehriyeli mamalarını hapur hupur yer oldu. Bu arada tavuk vermeme kuralını da yıkmış olduk. Piyasadakilere antibiyotikli, hastalıklı tavuk derseniz kasabınıza ne kadar organik olduğu bilinmeyen tavuk getirtebilirsiniz. Yeter ki bu kadar katı kurallarınız olmasın. Rahat olun, relax olun. Ben olamadım, siz olun ...

Süt:
Her hafta özenle Çerkezköy'den getirttiğim Aysun'un sütlerini aksilik olup 1-2 hafta üst üste sipariş edemeyince dünya başıma yıkıldı, eyvah! ne yapacağım şimdi. 'Sütsüz mü kalacak bebek?' Bu saçma paniğimi de günlük süt alarak, bebeğimin muhallebisini ve yoğurdunu günlük süte yaparak kırdım. 
Düşünürsek, hepimiz hazır mama ve pastörüze süt ile büyüdük. Gayet sağlıklıyız. Dünyanın sonu değilmiş.

Pekmez /Bal: 
Bal henüz vermedim. O kuralı yıkmadım. Bal kavanozlarının üzerinde bile '1 yaştan önce vermeyiniz' yazıyor. Anneanneme kalsa 'biz 40 günlükten itibaren hergün bebeğin ağzına 1 parmak bal çalardık' demişti. Hepimiz öyle büyüdük. Ama şimdi 'Aman ha sakın hey hop ...'  
Pekmeze gelince.. Doktorlar burada ikiye ayrılıyor tıpkı yoğurt, süt, ek gıda kurallarında olduğu gibi. Bizim doktor 'sakın pekmez verme' dedi, pekmez kaynatılırken içinde bilmem ne maddesi oluşuyormuş ta ... 
Dinlemedim. 6 aylıktan itibaren her gün bir yumurta sarısı, peynir, yulaf karışımı kahvaltısına 1 kaşık pekmez attım. Pekmezli bebek keki yaptım. İlk aylarda muhallebisini pekmezle tatlandırdım. 
Köylüsü şehirlisi kasabalısı herkes pekmez yediriyor bebeklerine. Bende yedirdim. 

Oturt/ oturtma: 
Burada ahkam kesemem, her bebeğin doğası farklı. Bebek oturmaya hazır olduğunu verdiği sinyaller sayesinde size iletiyor. Doktorlar '6 aydan önce sakın' diyor. Benim ki 4.5 aylıkken kendi kendine oturma sinyalleri veriyordu. Arkasına yastıklar koyarak, hafif kavisli, destekli oturtuyorduk. 
Kendi kendine desteksiz oturması 6.5 - 7 ayı buldu. Kimi arkadaşlarım bebeklerini oturtmadıkları için bebekleri dokuzuncu aylarında bile oturmayı bilmiyorlardı. Doktor kurbanı olmayın. Sinyalleri takip edin.

Yürüteç:
Bir diğer katı kural. 'Sakın bindirme'. Sarp dokuzuncu ayından sonra o kadar çok ayakta durmak istiyordu ki koşa koşa bir tane aldık. Chicco'nun, sade, 4 köşe ve araba şeklinde yürüteci bebek ilerledikçe müzikler çalıyordu. 2 veya 3 hafta bindi. Hevesle, mutlulukla. Sonra birden bıçak gibi kesildi. Artık binmek istemedi, ağladı. Daha özgürce kanape kenarlarında ayağa dikilip sıralamak istedi, dolapları karıştırmak istedi. Yürüteç boşa çıktı. 
Aynı şekilde ayakta durmasını sağlayan, bebeği içine oturttuğumuz bir aktivite merkezimiz vardı, o da boşa çıktı. Tümü Sahibinden.com 'da satılmayı bekliyor şimdi. 
İşte yürüteç hevesi de böylece son buldu. Geçiş döneminde bize yardımcı oldu mu oldu. Gerisi boş. 

Mama Sandalyesi: 
Oturmaya başladığı anda bizimle sofraya gelebilsin diye Chicco'nun poly modelini gidip satın aldık, bize o kadar sevimli gelen, mavi renkli, üzeri balinalar ve balıkla olan mama sandalyemiz; Sarp'ın ilgisini sadece 2-3 ay çekebildi. Sonrasında ne zaman oturtmaya çalışşak kızılca kıyamet koptu. Sarp ağlama krizlerine giriyor ama Chicco'ya oturmuyordu. İşin komiği İkea'da 50 Tl'ye aldığımız ve anneannesinde duran süper kullanışlı mama sandalyesine bayılarak oturuyordu. Hemen Chicco'yu da sarmayalıp kaldırıp, gidip İkea'dan dümdüz bir şey aldık. Bir de mobil, portatif birşey ki.. her odaya taşıyabiliyoruz. Chicco'da sahibinden.com 'da yerini aldı. Gereksiz pahallı, designer ürünlere hiiiçç özenmeyin, çocuğun huyu belirliyor her şeyi. 

TV'ye baktırtma: 
Tamam baktırtmıyorum. Ama günde 20 dakikadan da bir zarar gelmez değil mi? Duck Tv diye bir kanal keşfettim, baby tv'den hallice. Daireler, şekiller, ayıcıklar, maymunlar ekranda hoplayıp zıplıyor. Akşam saati oldu mu banyo yapıp, dişlerini fırçalayıp uyuyorlar. Müthiş bir kanal. Hem anlatıyorum ona 'Bak şimdi maymun ağaca tırmandı'..  Hem de o arada akşam mamasını keyifli hüpletiyor. 

İlaç verme: 
Bu da yine modern ve organik annelerimizin icadı. Geçen gece Sarp'ın ateşi 38.8'i görünce baktım ılık duşlar, ıslak bezler fayda etmedi bende Calpol, İbufen combo yapıp içirdim. Sabaha kadar huzur içerisinde uyuyan Sarp bu kez haftasına nezle oldu. Nasıl bir geniz akıntısı, burun çekmeler, öksürüp, hapşurmalar.. Burnuna serum fizyolik sıkmak yetmiyor, çocuk hasta olduğunun farkında olmadan aynı tempoda oynamak istiyor. Oynayamayınca iyice huysuzlanıyor, yemek yemiyor, halsiz düşüyor. Kendi doktorumuz bitkisel bir krem vermişti, Bella B öksürük kremi, 'bunu göğsüne sür' yeter dedi. Yetmedi. Çocuk hastalıktan dökülünce çareyi başka bir doktora gitmekte buldum. Onun yazdığı bebek şurubunu 2-3 gün içtik ve rahatladık. Şurup onu deriinn deriiinn uyuttu. İçindekileri okuyunca biraz elim titredi tabiki ama  çocuğunuzun hastalıktan kırıldığı noktada da organik anne olma hayallerime devam edemeyecektim. 

Kısacası, tabuları da yıktım, 'yapma' denileni de yaptım. Sizde böyle katı bir kural okuduğunuz da kendi şartlarınızı düşünün.. 
Çalışan anne olmak, kalabalık ailede yaşıyor olmak, bebeğinizi sosyal olup olmaması, iştahı, huyu, huysuzluğu.. bu ve bunun gibi bir çok faktör size kendi kurallarınızı belirlemenizde yardımcı olacaktır. 

Kafaları mı karıştırdım? Varsın olsun.  :) 

Tüm annelerin önünde saygıyla eğiliyorum. 

İrem 
















No comments:

Post a Comment