Tuesday, August 19, 2014

1 yaşımızın şerefine ...

Ve beklenen yazı.
Bir önceki yazıda yediğimizi, içtiğimizi, gezdiğimizi ballandıra ballandıra yazdık. Yorumlar geldi sizlerden, 'sen adamı yoldan çıkarırsın' diyorlar, 'yazının fotokopisini aldığımız gibi yola düşeceğiz' diyorlar. 'O yerleri seninle yaşadık' diyorlar. 'Haydi bizi de götürün' diyorlar. Gittiğin yerin turistik yazısını allayıp pullayıp yazmak kolay da... Gelelim Yunanistan tatilimizin gerçek yüzüne.
Acaba 1 yaşında bir bebekle neler yaptık, neler ettik. Yanlış cümle. Acaba Sarp bize tatilde neler etti?
Tatile çıkmayı düşünen anne-babalar; bebekle tatilin nasıl olacağını merak eden anne-baba adayları, buyrun, gelin...
*
Sarp'ın garip bir huyu var, her sabah 4.30- 5.00 gibi saatlerde uyanan bebeğimiz, tatile çıkacağımız günlerde horul horul uyuyor. Bir kaç kez deneyimledik, yok canım öyle değildir dedik, vallahi de öyle. O yüzden temkinliyiz, alarmlar kuruldu sabah 05.00, kalkış ve hareket.
Bavullar bir gece önceden kapatıldı, kapının önüne kondu, puset ve diğer yol ıvır zıvırları da hazır.
(Bavul demişken, bir bebeğin bavulunu hazırlamak bu kadar mı zor olur? Kıyafet değil bahsettiğim şey. Ateşi çıkarsa derecesi, ilacı, diş çıkarma ilacı, hapı, pişik kremi, güneş kremi, güneş sonrası kremi, şampuanı, maması, bisküvisi, biberonu, kavanoz mamaları, sevdiği oyuncaklar... neler neler neler neler....)
Yol çantamız ve Sarp'ı yolda oyalamaya yetecek kadar malzemeyi yükleniyoruz.
Yolumuz çok uzun değil, zaten özellikle kısa güzergahta karar kılmıştık.
Bir komşuya geçip geleceğiz kısacası.
Saat 05.30 sularında Sarp'ı yatağından sarmalayıp kaptığımız gibi araba koltuğuna yerleştiriyoruz. Sersem sepelek gözlerle bize bakıyor, ama araba hareket eder etmez uykuya dalacak, eminiz.
Ve beklenen gerçekleşiyor.




İpsala sınır kapısına varana kadar hiç uyanmayan bebeğimiz, tam sınırdan geçeceğimiz zaman uyanıp koltuğunda tepinmeye başlıyor. Hemen kenara çekiyoruz, ben animasyon ekibi olarak arka koltuğa geçiyorum. Ve artık gerisini ne siz sorun ne de ben yazayım. 12 saat uyuyarak uykusunu almış olarak kalkan bebeğin enerjisini bilenler bilir.
Neyse ki çok az mesafe kaldı. Biraz gümrükte duty free molası, Sarp'ın bezini değiştirip, mamasını yedirdikten sonra Yunanistan karayollarında yolculuğa devam. Grek Tavernaya gitmişiz edasında, her an elde iki üç tabak kıracakmışız hissi veren şahane müzikler eşliğinde önce Alexandropoli (Dedeağaç), ardından Xanti (İskeçe) 'yi geçtikten sonra Kavala'ya varıyoruz.
Pek kolay oldu. Vallahi de becerdik yolculuğu sağ salim atlatmayı.
Otele varınca 6. katta ki odamıza kuruluyoruz, manzara süper ama tehlikeli bir balkonumuz var. Sarp'ın yatması için getirdikleri çiçekli böcekli rengarenk park yatağı balkon kapısının önüne çekiyoruz. Böylece aile boyu manzara oluyor. Sarp'ı gelip geçen feribotlar ile ve onları takip eden martılar ile oyalayabiliyoruz.
Kendimizi hemen atacağız ya plaja.. tıkıştırılmak suretiyle hepsi birbirinden fazla doldurulmuş üç adet çanta ve bir puset ile plaja varıyoruz. Heyecan ile hemen Sarp'ın yüzerken giymesi için tasarlanmış swimmer's bezini takıyoruz veee denize. Aslında bu Sarp'ın üçüncü plaj deneyimi ama diğerlerini ya hatırlamıyor, ya da hoşlanmadı.
O yüzden ilk kadar değeri var gözümüzde.
Asayiş şimdilik berkemal. Bizim kucağımızda usul usul giriyor denizine.
Usul usul demişken... Taa ki...
Bir ingiliz çiftinin elinde ki mikili topu görene kadar. Bizim de sokak sokak, mağza mağza, hatta market market mikili top arama maceramız başlıyor resmi olarak.
Top dediysek bildiğiniz lastik top, pikniğe götürülen cinsten. Belki hiç bir şeyi bulduğumuza bu kadar sevinemezdik. Top bulundu ya, artık tatile usul usul devam edebiliriz.
Taa ki... tatilin üçüncü günü bir başka bebeğin altında araba şeklinde, direksiyonlu, kornalı simit görünceye kadar.
Haydii, anne baba tekrar başlıyor bebek simidi aramaya.
Bu arada söyleniyoruz kendi kendimize, çocuğa bir plaj oyuncağı/simidi almamışız diye.
Neyse ki son gün arabalardan taşacak derecede plaj oyuncağımız oluyor. Artık bir puset ve üç plaj çantası ve top ve simit ve lastik bot ve kürek kova ve envai çeşit plaj giyimi ve ve ve ...
En popüler, en uğrak plajlara giriyoruz, bikinili kızların dans ederek servis yaptığı, Dj'li mj'li plajlara elde mikili lastik top, ve kumda asla gitmeyen bir Bugaboo Bee puset ile girdikten sonra ne anladım ben o popüleriteden. Çocuk olunca haliyle karizmayı sağlam çizdiriyorsunuz.
Plajda salınayım, şöyle yattığım yerden şezlong şemsiyelerimin veya ayağımın resmini çekip instagrama koyayım olmuyor. Ya da soğuk kahvemi sipariş edip şöyle bir yayılayım olmuyor pir'im olmuyor. Neticede kendini bez değiştiriken, elinde mama kavanozları ile bebeğin ağzına mama tıkıştırmaya çalışırken buluyorsun kendini. Tıpış tıpış şişiriyorsun o simitleri. Kendine güneş kremi bile sürmeye vaktin olmuyor. Plaj modası gibi şeylere elveda.. Mikili topu veriveriyorlar adamın eline.
Sarp'ın uyku saatlerini bekliyorsun başbaşa, çığlıksız, evhamsız denize girmek için. Öğlen uykusu geldi mi 1.5 saat senin. İster uyu, ister denize gir. Biz puseti karşımıza koyup denize girmeyi tercih ediyorduk. Bir yerden fedakarlık yapacaksın ya yemek vaktin huzurla geçecek, ya deniz saatin.
Yemeği feda ediyorduk. Restoranlar da gayet şenlikli geçiyordu haliyle.
Bazen utana sıkıla o restorandan kaçmak istiyorsun, bazen de 'bol bahşiş bırakayım da arkamızdan iyi konuşsunlar' diyorsun.
Grek tavernaya adım attığın anda önce mama sandalyesi istiyorsun. Siparişlerin yavaş yavaş önüne geliyor, sen o enfes mezelerden ağzına bir kaşık atıyorsun, o arada Sarp yere bir patates fırlatıyor. İşte böylece garsonlar ile göz göze gelmemeye çalışarak, usulca yerden köfte patates toplarken buluyorsun kendini.
Bu yazıyı okuyan tecrübeli annelerin, sinsi sinsi gülüp 'dur sen daha neler yaşayacaksın' dediklerini duyar gibi oluyorum. Canlar sağolsun..
Plajdan otel odasına döndükten sonra da 'ah güneş çok yordu, dur şu köşecikte kıvrılıvereyim akşam yemeğine kadar' cümlesi çok eskilerde kaldı. Otel odasına girmeyi sevinçle karşılayan bebeğin rahat alanı bulunca nasıl daha da enerjik hale geldiğini tahmin edebileceğinizi umuyorum.
Misal, 'alo' yapmayı yeni öğrendiği için her telefona sataşan, rasgele numaralara basan Sarp'ın elinden telefonu kurtarmamız için yastık bariyerleri yapmamız icap etti. Duvara monte edilmiş ve çıkarılamayan ütüyü sökemediğimiz için önüne bavulları yığdık fakat bu kez Sarp bavullara yürüteç muamelesi yapmaya başladı. Eline geçen her ayakkabıyı kemirdiği için tüm ayakkabı ve terlikleri balkona yığdık. Pusetin pis tekerlekleri ile oynamak istediği için puseti otelin koridoruna attık, pek rahattı, kendi apartmanın gibi böyle.
Duvarda ki ütünün ve yatağa inip çıkmanın cazibesi dururken ne yapsın Sarp iki tane uyduruk fisher price oyuncağı, tabiki ne oyuncakları ile ilgilendi, ne de park yatağında durdu. Hatta ikinci gün ititbariyle park yatağımız da balkon bariyeri amaçlı kullanıldı sadece. İlk gece böyle mışıl mışıl uyuyan çocuk gece yarısı olmadan çığlık atarak uyanınca 'yerini yadırgıyor heralde' diyerekten aramıza aldık. Aramıza aldıktan sonra 5 gün mışıl mışıl uyudu.


Sabah kahvaltılarımız işin en eğlenceli kısmıydı. Açık büfe de kendi yemek istediği şeyleri seçip afiyetle yedi. İlk kez sorunsuz kahvaltılar geçirdik. 7. katta ki manzaralı kahvaltı salonumuz sayesinde kah martıları seyretti, kah diğer kahvaltı eden (veya etmeye zorlanan) bebekleri. 

Tatilimiz genel anlamda keyifliydi.. Hatta bebekle yapılan bir seyahate göre fazlasıyla iyiydi. Dönüş yolunca bir saat boyunca Ali Babanın çiftliği, mini mini bir kuş donmuştu, bak postacı geliyor, otobüsün tekeri dönüyor dönüyor vırvırvır şeklinde geçmiş olsa da... Sabahları 06.00'da kalkmış olsak ta.. Eşim de bende 'yeter artık uzun uyumayı özledim' şeklinde veryansın etsek te.. Her yer yine Sarp ile güzel. Onsuz gitsek yediğimiz boğazımızdan geçmeyecek. En azından beraber olunca her an onu öpüp koklayarak tüm ağlama, zırlama ve yorgunlukların üzerini örtüyoruz. 
İşte böyle arkadaşlar.. 
Bir Yunanistan seyahatini de böylece devirdik. 
hatta uslanmadık, kısa zamanda bir daha gitme kararı aldık.
İnsanoğlu böyle işte. :)

Sevgiyle kalın.. 
irem 


Geceleri, anneanne ve dede ile facetime
yaparak uykuya dalma keyfi...


Thassos adasına giderken feribotta pek keyifliyiz...



Sar'ın feribot arkadaşları
seyahatte en çok görmek istediğimiz şey :)






Plajda uluslararası kız arkadaşlar edinirken
ve simidimiz..


şirinlik yapıp taşları ağzına atmaya çalışırken
miki severiz biz.. 


Saat 21.00, uyumamış bebek.. uyusa da yemeğe gitsek bakışı.. :)














No comments:

Post a Comment