Thursday, April 2, 2015

Shakespeare and Co

'Shakespeare and Company' dediniz mi benim için akan sular durur.
Yıllarca kalbimin en derininde saklayıp sevdiğim bir dost gibi o... Bir sığınak adeta... 
Kitap kurtları bilir, Edebiyat meraklıları bilir.
Seneler önce keşfettiğim cânım kitapçı... Paris'teki Shakespeare and Company'den bahsediyorum. 
Sylvia Beach'in kitapçıyı işlettiği dönemlerde şu an romanları önünde bile diz çöktüğümüz yazarların yatıp, kalkıp, yazı yazdıkları yer. 
Paris'in altın yıllarına gidelim... 1920'ler, 30lar...  Bohem hayat ve entellektüellerin arasına karışalım... Kendilerine 'Lost Generation' (Yitik Kuşak) dediğimiz büyük yazarlar Paris'in sosyal hayatının dibine vurup, diğer yandan da en güzel eserlerini yayımlıyorlar. Ernest Hemingway, Ezra Pound, James Joyce, F. Scott Fitzgerald, Gertrude Stein, Madox Ford ve diğerleri...
Grubun başını çeken Ernest Hemingway'in yolu bir gün bu kitapçıya düşüyor. Sylvia Beach'in dostluğundan ve kitapçıdan çok etkilenen Hemingway daha sık gidip gelmeye başlıyor. (Moveable Feast kitabında bu kitapçıdan ve Sylvia'dan da bahsediyor). Ardından James Joyce ve tüm diğerleri için bir toplanma ve buluşma yeri oluyor adeta burası. Paris'in altın çağları dedik ama tabii yazarların bir çoğunun parasızlıktan yakındığını da unutmayalım. İşte yüce gönüllü Sylvia Beach üst kata yatak, daktilo, ve koltuk koyarak hem parasız yazarların o çatı altına sığınmasını sağlıyor hem de onlara yazı yazacakları bir yer sağlıyor. 
Sadece bununla kalmıyor ve dünya edebiyatının yazılmış en baba romanlarından biri olan Ulysees ise Amerika'da ve Birleşik Krallık'ta basılmadığı ve hatta yasaklı olduğu için ilk basımı Shakespeare and Company baskısıyla yayımlanıyor. 
Kitapçının ünü devam ediyor ve daha sonra 'beat generation' ın da uğrak yeri oluyor. Allen Ginsberg demem yeterli sanırım. 1940'ta kapatılması emredilen ve savaş sonrası yıllarda (1951'de) George Whitman tarafından tekrar açılan kitapçıyı şu an Whitman'ın 'Sylvia Beach' ismini verdiği kızı işletmeye devam ediyor. 
Günümüzde ise halen eskisi gibi korunan yatak ve yazı yazma yerlerini bir müze gezer gibi geziyorsunuz. Zamanında o büyük üstadların yatıp kalktığı kitapçıda zamanla bütünleşip, tek bir kalpte atıyorsunuz. 
İşte bu kendi küçük ama tarihteki yeri büyük bu kitapçıya her gelişimde ayrı bir huzur alıyor, ayrı bir keyif duyuyorum. 
Üst katta daktilonun yanına bırakılmış notlara göz gezdiriyorum da kimisi 'feels like home' (burası evim gibi) demiş, kimisi romanlarının bir gün burada satılacağı günü hayal ettiğini yazmış. Bizim ufak yazar tayfasının hayalleri anlayacağınız. 
Her gidişimde mutlaka oradan bir 'souvenir' almadan çıkmıyorum, bir bez çanta, bir kartpostal, bir defter beni uzun süre mutlu etmeye yetiyor. 
Bir de mutlaka her gidişimde bir kitap alıp ilk sayfasını damgalatıyorum. Bu kez Sylvia Plath'ın kocası Ted Hugh'nun editlediği şiir kitabını aldım ve mutlulukla bavuluma yerleştirdim. 
Yolumu oraya her düşürdüğümde mutlaka bir kez üst katına çıkıp yatağa uzanıp gözlerimi kapayıp hayaller alemine dalıyorum. 
Eğer sizin de bir gün yolunuz Paris'e düşer ve Notre Dame de Paris' yi ziyarete giderseniz, yüzünüzü katedrale verip, başınızı sağa çevirdiğinizde Shakespeare and company kitapçısı size oradan göz kırpıyor olacaktır. 


Sevgiyle kalın, 

İrem 



No comments:

Post a Comment