Bugün 4 temmuz, Amerikalıların Bağımsızlık günü. 1776'da artık İngiliz Kralına bağlı olmadıklarını deklare ettikleri gün. Sokaklarda bir coşku var ki... Bayrağını eline alan çıkmış yollara, hem de tatil resmi tatil. Herkes kafalarında özgürlük taçları, kırmızı- mavi kostümleri ile sokaklarda... Dün yaşadığımız kabus yürüyüşten sonra - hiç durmadan 7 saat yürümüşüz- sabah zor basıyoruz yere. Çok geç kalkıyoruz, dinleniyoruz. Kahvaltı mekanımız yine Applebee's. Çırpılmış yumurta ve peynirli bagel yanında da çay. Bir yandan da blogumu yazıyorum.
Geç bir vakit, taksiye atlayıp 'upper west side'a gidiyoruz. American Natural History müzesine geldik, yani doğa tarihi müzesi. Yine bağış yöntemi ile çalışıyor, bu kez akıllandık 30 dolar yerine 10 dolar verip giriyoruz. 1 dolar versen onu da kabul ediyorlar öyle bir sistem. Bir müze ki, Türkiye'de hatta Avrupa'da bir eşi benzeri yok. Science Museum diye geçiyor. Keşke ben çocukken olsaydı böyle şeyler de görerek öğrenseydik diyorum. Bizi tavanda asılı dev dinazor fosilleri karşılıyor. Dinazorun fosillerini birleştirip orjinal boyutuna sadık kalarak tavana asmışlar. Diğer salonlarda Afrika ormanları, leoparlar, Buffalolar, mamutlar ve tüm orman hayvanları kendi yaşam alanları kurularak sergileniyor. Bir süre iddialaşıyoruz. Doldurulmuş hayvanlar mı maket mi? Çoğu gerçek hayvanmış. Vitrinlerden, camekanların arkalarında sergilenenlerden gözünüzü alamıyorsunuz. Sonra sırayla Amerika, Asya, Alaska, Amazonlar sergileniyor... Ve insanlar ... Afrika'da bir kabilenin yaşamı aynen canlandırılmış, onlara ait avlanma aletleri, dini inançları, hastalıkları iyileştirme metodları, müzik enstrumanları, spor aletleri, ölüm sonrası inanışları, mezarları, hatta iskeletleri gömdükleri şekilde taşıyıp getirmişler. Maya tapınağı, meşhur güneş saati, Aztek hazineleri.. Saymakla bitmez ki gördüğümüz şeyler. Ve bu sadece birinci katıymış. Bir bakıyoruz üç kat daha var. En alt katta sadece deniz hayvanları canlandırılmış, walruslar, deniz aslanları... Dev bir balina orjinal boyuna sadık kalınarak tavandan sarkıtılmış. Amazon Ormanları'nın içinden mi geçmiyorsunuz, denizlerin içine mi girmiyorsunuz... Hayal etmek serbest. En üst kat ise sadece dinazorlara ayrılmış. Yüzlerce fosil toplanıp birleştirilmiş. Hatta size o fosili elletiyorlar bile. Ben elledim, eşim önce düşüncesinden bile rahatsiz oldu. 'Laboratuarlarda ne işlemler görmüştür o, hem milyonlarca kişi dokunmuştur ne olucak' dedim. 1.5 milyon yıl önceye dokunmak çok değişik bir duyguydu.
Bu arada müzede çocuklar için eğitici bir planetaryum ve uzay keşif alanı da mevcut. Hepsine giremiyoruz. 2-3 saat sonra çıkıyoruz müzeden. Müthişti her şey. Çıkar çıkmaz Foursquare'in hayat kurtarıcı 'explore' bölümüne girerek civarda bir restoran araştırıyoruz. Hemen arka sokağında Shake Shack Burger varmış. Havalara uçuyoruz. New York'u araştırırken internette bir bloga denk gelmiştim, buranın neredeyse en ünlü hamburgercisi. Kapıya vardığımız anda ne görelim? Yine kuyruk. Yine mi? Yine.
Yine güneşin altı, yine kapıda soğuk su :)
Neyse ki hızlı ilerliyor ve gerçekten bir çok burgerciyi solda sıfır bırakabilecek bir hamburger yiyoruz.
Oradan çıktıktan sonra doya doya, sokak sokak, saatlerce gezerek kapatıyoruz günümüzü. Gece geç vakitlere kadar Times Square 'de sokak eğlencelerinin arasına kaynıyoruz . Otelimizin lokasyonun avantajı çok büyük.. Herkese tavsiye ederim, süper bir seçim.
Yazmaya devam ederdim ama Soho bekler..
Sevgiler..
:)
No comments:
Post a Comment