Sunday, October 20, 2013

Bebekli tatil; oh ne rahat :)

Korktuğumuz başımıza gelmedi, uçak seyahatimiz sorunsuz dertsiz tasasız geciverdi. Dev bavulu ile minik Sarp sabah 6.30 civarı uyanıp bir daha geri uyumadığı günlerden birini yaşıyordu ki gezenti anne babası sayesinde kendini birden oto koltuğunda Atatürk havalimanına doğru seyrederken buldu. Tüm bebeklerin doğası gereği arabaya bindiği anda anında uyuya kalan minik adam, gözlerini ovustura ovustura açtığında çoktaaaan check in'den geçmiş, kontrolden geçmiş, uçağın kapısında boarding'i bekliyordu. İlk kez bebekle seyahat edecek olmanın verdiği heyecan ile elimiz ayağımız az biraz birbirine dolanmış olsa bile aslında herşeyin ne kadar rahat geçtiğini bibirimize söylüyorduk ki o anda Sarp gözlerini açıverdi. Biz tabi anında panik olduk, eyvah tam da uçağa binecektik vah tüh derken bir yandan mama hazırlıyorduk. Mamasının yarısını içip aninda tekrar uykuya dalan minik adam hepimizi şaşırtsa da bunun verdiği rahatlıkla emin ve gururlu adımlarla körükten geçip uçağa bindik. Pusetimizin ayağını kapıda teslim ettik, araba koltuğunu ise yanımıza alabileceğimizi söylediler, onu da iki koltuk arasına bir guzel oturttuk. Sarp henüz 2 aylık olması itibariyle kucağımda uçmasının daha güvenli olacağını söylediler ve bana bir bebek kemeri, battaniye ve yastık getirdiler. Hostes ablalarımızında hepsi bizimle çok ilgilendi. Doktorumuzun önerdiği üzere tam kalkış esnasında zaten ağzında olan emziği biraz hareket edip emmesini sağladım. Böylece minik kulaklar da ani basınç değişiminden etkilenmemiş oldu. Kalkıştan sonra koltuğuna koyup sonra inişte tekrar almaya çalışınca bizimki biraz vızıldandı, hemen yarım kalmış mamayı dayadık ağzına, hoopp yine 'system shut down'. Bizimki kedi gibi, onlarda kendi kontrollerinin dışında bir yere çıktıklarında hemen yemeden içmeden kesilip kendilerini 'shut down' yapıyorlar bilgisayarcıların tabiri ile. Başarı ile Dalaman havalimanına inip kiraladığımız arabaya sağ salim bindik. Biz normal ebatlarda bir araba kiralamıştık ama sağolsun Avis bize 7 kişilik bir jip temin etti. Sarp'ın bavulunu, pusetimizin devasa ayağını ve diğer junklarımızı 7 kişilik jipe doldurup Kalkan'a doğru yola çıktık. Yol aslında 1.5 saat ama yolda acıkıp Fethiyeye yemek yemeğe girdik, hatta market bile yaptık. Bizimki ha uyandı ha uyanacak korkusu ile boşuna hızlı hızlı yemek yedik ve alelacele arabaya doluştuk. Oysaki bizimkisi öyle derin uyuyordu ki ben artık korkmaya başladım. Saat 16.00 sularında 'artık yeter ben bu çocuğu uyandırıyorum, sabah 8'den beri uyuyor' diyerekten ellerimle kendimi ateşe attım. Şaka bir yana, tam Kalkan'a varmak üzereyken uyandırıp besledim bizimki uslu uslu bakındı uyukladı bakındı.
Pekiiiiii kortuğumuz başımıza gelmedi ama ya sonrası? Yukarıda yazılanları okuyan ve bu yollardan geçmiş anne babalar halden anlarlar bir bebek gündüz saatlerce uyuyunca gece ne olabileceğini.
Aman ne güzel aferin oğluma mıç mıç derkeeen gece oldu, uyku saati geldi ama biizmkini uyut uyutabilirsen. Sarp beyefendi hem bu tatil için aldığım portatif yatağın içine sığmadı, hem yerini yadırgadı korku içerisinde etrafına bakındı bütün gece, hem de zaten uykusunu yetesiye almıştı.
5 dakikada bir uyanan bir bebekle gözünden uyku akan taze anne baba olarak bir derin offf çektik ve o an eşime döndüm dedim ki ' bu böyle olmayacak, hem portatif yatağa sığmıyor, elini kolunu vurup kendini uyandırıyor, mecbur bizim yatakta bizimle yatacak.'
Benim ne kadar deli yattığımı bile eşim hemen atladı ' hayatta olmaz, ezersin sen çocuğu'
Ezersin ezmezsin derken 'tamam o zaman' dedim. 'Birimiz kanapede ya da içerde ki odada yatacak'
İçeride yatacak olan kişi bonus olarak kesintisiz bir uyku uyuyabilecek, yatakta kalan kişi de bebekle ilgilenecek. İkimizin de gönlü yatağı terk etmeye elvermeyince bu kez diagonal şekillerde yatma stilleri bulma çabasına giriştik. 'Bak şimdi sen kafanı şuraya koy, olmaz bu sefer ayağın çocuğa gelir, eee öbür türlü de ben ayaklarımı uzatamicam, dur iyisimi sen şöyle çapraz yat, bende şu köşeye kıvrılıvereyim' velhasıl benzeri muhabbetlerden sonra yatağın paşası Sarp kollarını aça aça gerine gerine iki kişilik yatağımıza kuruldu, bizde farklı pikelerimiz ile yatağın kenarına köşesine iliştik işte.  O gece neredeyse saat başı uyandı bizim küçük bey. Sabah 5.30'da imdadımıza koşan annem sayesinde biraz uyuyabildik. Meğer Sarp'ın sesi annemlerin evine kadar gidiyormuş ta, onlar da halimize acımış, sonunda dayanamayıp gecelikle fırlamış annem dışarı.
İşte bebekli evin tatil halleri böyle. Birinci gün kabusunu atlattıktan sonra diğer günler uyku düzenimiz bozulmadan aynen devam etti, Sarp'ın gündüz tutan kolik krizleri hafifledi, hatta bir mucize oldu ve 2 aydır meme emmeyen ve bizi biberonlara ve süt pompalarına maruz bırakan inatçı bebek birden emmeye başladı. Halen olayın şokunu yaşayan ben bebeği neredeyse ilk kez emzirirken, diğerleri de başıma geçmiş 'vaayyy huuuu hoooo wooowwww emiyo şuna bakınn hülööyy' gibi nidalarda bulunuyordu. Anlayacağınız bu tatil bize iyi geldi. Bebeğimizi keşfettik, o da bizi. Evde steril makinası olmadan da yaşamayı, küveti olmadan kucağımda çok daha rahat banyo yapılabileceğini öğrendik. Yere düşen battaniyemizi bebek deterjanımız olmadan yıkamayı ve bunu dert etmemeyi öğrendik. Bebeği kaptığımız gibi marinaya gidip birer kahve içip, biz sabah kahvemizi içerken bebeğinde güneş ve temiz hava almasını sağladık. Kısaca biz bu gamsız hayatı çok sevdik.
Bu tatilde sınavı başarıyla geçen küçük bey sayesinde şimdi öyle şımardık ki bir de yurtdışı seyahati yapmayı bile planlar olduk. İsteriz ki bu usluluğumuz hep devam etsin, darısı diğer seyahatlerimizin başına.
Haydi bana müsade, yatağın Sarp'tan kalan kenarına şöyle bir ilişip 3-4 saatlik gece uykumuzu uyumaya..
Sevgiyle kalın, pazartesi sendromsuz mutlu haftalar ..
İrem









No comments:

Post a Comment